
Sinemanın kült kategorisine yükselmiş
filmlerine içerik oluşturur,bunun yanısıra figür koleksiyonu, çizgi
roman, movie memorabilia gibi alanlarda da içerik yayınlar.
|
NİSAN 2018 ..:: AÇIK RADYO
"YEŞİLÇAM ARKEOLOJİSİ" ::..
Utku Uluer'in hazırlayıp sunduğu "Yeşilçam
Arkeolojisi" Programında, yapımcı
Hakan
Tunga Kalkan, yönetmen Fatih Yürür ve illüstratör
Aslan Şükür ile birlikte "Altın Fırçalı Adam"
belgeseli'ni konuştuk.
Yapımcı ve Sunucu: Utku Uluer

|
ŞUBAT 2018 ..::
TRT1 RADYO "KARANLIK MESELELER" ::..
Bond'un maceraları, yazarının
bilinmeyenleri, filmleri, film müzikleri... Ömer Atakan da yüzlerce
parçadan oluşan zengin Bond koleksiyonunu anlatıyor
Yapımcı: Esin Yolçınar, Sunucu: Ebru Erkekli
 |
OCAK 2018 ..:: SAINT-JOSEPH'LİLER DERNEĞİ "
QUARTIER " Dergisi James Bond Koleksiyon Röportajı ::.. daha
fazlası için klikleyiniz...
 |
PERA PALACE HOTEL BLACKWEEK POLİSİYE HAFTASI,
JAMES BOND SERGİSİ KISA VİDEOSU
|
KASIM 2017 ..:: JAMES
BOND KOLEKSİYON SERGİSİ - BLACK WEEK TURKEY - PERA PALACE HOTEL
JUMEIRAH ::.. daha
fazlası için klikleyiniz...
 |
MAYIS 2017 ..:: ORIGINAL
PUBLISHED COMICS ARTWORK EXHIBITION - TASARIM TOMTOM SOKAKTA ::.. daha
fazlası için klikleyiniz...
|
 |
JANUARY 2017 ..:: KAFA
MAGASINE JAMES BOND COLLECTIBLES INTERVIEW ::..
click here to read...
|
 |

|
DECEMBER 2016 ..:: LIFE
EXCLUSIVE MAGASINE INTERVIEW ::..
click here to read the pdf file...
|
 |
NOVEMBER 2016 ..:: HOW MUCH IS ACTUALLY
THE "JAMES BOND THUNDERBALL" DOMINO LETTER WORTH ? ::..
|
Sıkı bir James Bond fanı olsanız
bile, nadir Domino Mektubu'nu duymamış olabilirsiniz. Kısaca bu
nadir koleksiyon parçasından bahsetmek isterim.
1965 yılında 4. Bond filmi olan Sean Connery'li "Thunderball"
vizyona girdiğinde, James Bond paperback kitapları yayınlayan
İngiliz yayınevi "Pan Books" Thunderball'ın 14. basımını film afişi
kapağı ile tekrar yayımladı. Sadece bu edisyonda, promosyon için
kitabın içine eklenmiş bir bir not kağıdı vardı. Filmde Bond kızı
Claudine Auger'in canlandırdığı Domino karakterinin el yazısı ile
yazılmış bir mektuptu bu. Mektubun bir bölümünde Bond'dan kitaptaki
152. ve 155. sayfaları okumasını istiyordu.

Bu sayfalarda Nassau Casino'da Bond ile Domino havyar ve şampanyanın
tadını çıkarırlarken, Player Sigaralarının da gizli reklam
yerleştirmesi yapılmaktaydı. Eminim ki Ian Fleming bu gizli
reklamdan o zaman telif almamıştır :) O zamanlar kitabı alan çoğu
okuyucu bu kağıt parçasını bir köşeye atmış, reklam malzemesi diye
saklamamışlardır. Ama bazı kitaplar tertemiz bir kondüsyonda ve
mektup ile birlikte saklanmıştır.
Günümüzde Ebay'de bir satıcı bunlardan biri için vergiler ve
shipping hariç 350 Pound istemektedir. Tabii bir de fake
versiyonları vardır ve bu mektubu da içeren kitaplar £2 civarında
satıştadır. Ama Ebay'de her zaman istenen değil gerçekleşen
satışlara bakmak gerekir doğru bir değerlendirme yapmak için.
Geçtiğimiz aylarda 7-8 farklı bidder'ın katıldığı bir açık
arttırmada £101'a satım gerçekleşmiştir.
Koleksiyonda en önemli öğelerden birinin nadirlik olduğunu buradaki
örnekte bir kez daha görmekteyiz. Ama gene de gerçek diye
satılanları alırken bazı noktalara dikkat etmekte fayda var; sonra
basım printleri gerçek diye satan sahtekarlara karşı, iki mektup
arasındaki en önemli özellikler:
1- 1965 basımı orijinalde mavi mürekkep kullanılmıştır,
sahteler genelde siyah oluyor.
2- Katlama yerlerine dikkat etmek gerek.
3- Kağıt ince bir "air mail" kağıdıdır ve ışığa tutulup bakıldığında
arka yüzü çok hafifçe de görülmektedir.
4- Gerçek ölçüler 227 mm. x 149 mm.'dir.

|
OCTOBER 2016 ..:: PULP FICTION VE
TARANTINO SİNEMASI ::..
|
 |
1994 yılının Ekim ayında vizyona giren Pulp
Fiction'ı ilk kez
1995'in Temmuz'unda sıcak bir yaz gecesinde kiraladığımız VHS'den
izlemiştim Los Angelas'daki öğrenci evimizde ve Tarantino hayranlığım o
an başlamıştı...
Rezervuar Köpekleriyle (Reservoir Dogs, 1992) başladığı sinema serüvenine,
senaryolarını kaleme aldığı Çılgın Romantik (True Romance, 1993) ve Katil
Doğanlarla (Natural Born Killers, 1994) devam eden yazar-yönetmen Quentin
Tarantino, 1994 yapımı 2. filmi Ucuz Romanla sinemanın genç dahisi olduğunu
kanıtlıyor...
Bu sene 20. yılını kutlayan film, Peckinpahın elinden şiddetin ozanı ünvanını
hakkıyla alan Tarantinonun üzerinde oya gibi çalıştığı, senaryosundan kurgusuna
tüm detayların ince ince hesaplandığı bir başyapıt... Pulp Fiction adını,
30lu, 40lı yıllarda ucuz kağıda basılan, ucuza satılan, resimli polisiye
romanlardan alıyor. Tür olarak ise, film noir'dan çizgi romana dek uzanan ilginç
bir çizgiye sahip. Pulp Fiction, seyirciden ilgi ve dikkat bekleyen, ismi gibi
ucuz olmayan bir yapıt.
En başta öykü, alışılageldik Amerikan filmlerinin tarzında değil. Rezervuar
Köpeklerinde sinyallerini aldığımız, farklı bir anlatım biçimi Tarantinonunki...
Üç ayrı başlık altında üç hikaye anlatıyor yönetmen... Ama her hikayenin
kahramanları birbirleriyle ilintili, tıpkı olaylar gibi. Ve finalde tüm olup
bitenler dönüp dolaşıp, başlangıç noktasına bağlanıyor; bir kafeteryaya... Pulp
Fiction, bir kafede oturan, soygun yapmanın günümüzde ne denli kolay olduğunu
birbirlerine anlatan bir çifti ( Tim Roth, Amanda Plummer )göstererek açılışı
yapsa da bu çift, jenerikle birlikte, filmin sonuna dek bir daha gözükmemek
üzere hikayeden çekiliyorlar.
Ve muhteşem oyunuyla Oscara aday olan John Travoltanın canlandırdığı Vincent
Veganın etrafında olup bitene dalıyoruz... Birinci öykü, emrinde çalışanların
Tanrı gibi korktuğu yarma, zenci baba Marcellus ( Ving Rhames ) tarafından,
karısı Miayla ( Uma Thurman ) ilgilenmesi için görevlendirilen Vincent
üzerine kurulu.
Tarantinoya özgü bir geçişle başlayan ikinci hikayede ise Bruce Willis, boksör
eskisi Butchı canlandırıyor. Marcellus, Butch üzerine bir bahis oynamış, Butch
maçı kaybetmesi gerektiği halde vaadini yerine getirmemiştir. Ve Marcellusun
karısına göz kulak olan Vincentın bir diğer görevi de Butchı yakalamaktır. Bu
bölümde özellikle,Bruce Willis'in babası Capt. Koons olarak ona nasihat veren
Christopher Walken'ın kameraya karşı yaptığı "speech" ikonik sahneler
arasındadır.
Üçüncü ve son hikayede ise, Tarantinonun canlandırdığı Jimmyyle tanışıyoruz.
Anlatılansa, Vincent Vega ile partneri Jules Winnfield ( Samuel L. Jackson ) ,
yanlışlıkla öldürdükleri çalışma arkadaşlarının ardındaki kanları, lekeleri yok
etme çabaları... Jules'ın bir ahbabı olan Jimmy, onlara bu konuda yardımcı olur.
Burada devreye "cleaner" olarak The Wolf karakteri ile Harvey Keitel girer. İki
kafadar yeniden sokağa çıkıp, kafeye oturduklarında, film başladığı noktaya
dönmüştür artık ve soygun yapmanın ne denli kolay olduğunu konuşan çift, bu
düşüncelerini hayata geçirmişlerdir...
Olaylar ve insan ilişkilerinin iç içe geçtiği Ucuz Roman, başta En İyi Film,
Yönetmen, Özgün Senaryo, Erkek Oyuncu, Yardımcı Erkek Oyuncu, Yardımcı Kadın
Oyuncu, Kurgu dallarında Oscara aday gösterilmiş ve yalnızca Özgün Senaryo
dalında bu ödülü almıştı... Aynı zamanda Cannes Film festivalinde en iyi film
olarak Altın Palmiye "Palm D'Or", Altın Küre ve Bafta'da ise en iyi senaryo ve
yard. erkek oyuncu ( Samuel L. Jackson ) ödüllerini de almıştır.
Grease'den sonra yaklaşık 20 sene boyunca düşüşe geçen John Travolta'nın
küllerinden doğmasını sağlayıp en çok kazanan aktörler listesine girmesini
sağlayan Tarantino, aynı zamanda Rezervuar Köpekleri'nden sonra yakşalık 8
milyon dolarlık bir bütçe ile çekilen Pulp Fictiom ile rüştünü ispatlayı,
yaşayan en yetenekli yönetmenler arasına girmeyi başarmıştır.
Film aynı zamanda rüya gibi bir soundtrack çıkartmış, çoğu eski parçalar
olmasına rağmen yeniden gündeme oturmuş ve Tarantino sineması gibi, Tarantino
müzikleri şeklinde bir kavram da oluşmuştur.
Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed pictures...
|
SEPTEMBER 2016 ..:: PSIKE SİNEMA MAGAZINE
INTERVIEW ::..
|

|
JULY 2016 ..:: SUMMER GOES ON ::..
|

1954 yılında en iyi film dahil 8 Akademi Ödülü kazanan "From Here To
Eternity" bizdeki adı ile "İnsanlar Yaşadıkça" tüm zamanların en
başarılı romantik dramalarından biridir. 📽 Pearl Harbour ve Second
World War'ın işlendiği yapımda, Burt Lancaster ve Deborah Kerr'in
Hawaii sahilindeki öpüşme sahnesi ile epic scenes diye
adlandırdığımız ikonik sahnelerden birine sahiptir.
50'li yılların siyah beyaz Hollywood sinemasının efsane
aktörlerinden Montgomery Clift ve Frank Sinatra'nın da rol aldığı
yapım herkes tarafından en az bir kez izlenmesi gereken bir
klasiktir. 🕵 Dedemin biriktirip ciltlettiği 1950'li yılların Hayat
Magazin Dergilerine ilkokula giderken durmadan bakmaktan kaynaklanan
50's ilgisi bu filmi izlemem ile doruk yapmıştı. Kavram kargaşası
bir gündemin olduğu bu günlerde tekrar bu filmi izleyip kafanızı
dağıtmanızı tavsiye ederim...
|
JUNE 2016 ..:: COSMOPOLITAN MAGAZINE
INTERVIEW ::..
|

|
MAY 2016 ..:: ORIGINAL
PUBLISHED COMICS ARTWORK ::..
|
 |
APRIL 2016 ..:: CONAN LIFISIZE BUST
by EDINHO MAGA ::..
|

|
|

|
March 2016 ..:. MIAMI VICE ::..
|

Miami Vice 1984-90 yılları arasında
Amerikan NBC kanalında gösterilen, yapımcılığını The Heat,
Colleteral, Last of The Mohicans, Ali, The Insider, Public Enemies
gibi filmlerin efsanevi yönetmeni
Michael Mann'in
yaptığı kült televizyon dizisidir. Televizyon renkli yayına
geçtikten sonra kendi tarzı ile diğer tüm rakipleri arasında
farklılık yaratan dizi, 80'lerin New Wave kültür ve müziğini
yansıtan formatıyla günümüzde kült mertebesine yükselmiştir.
Başrollerini
Don Johnson
(as James "Sonny" Crockett) ve
Michael Thomas
(as Ricardo "Ricco" Tubbs) ın canlandırdığı, Miami Polis Departmanı
gizli dedektiflerinin maceralarını anlatan dizi, jenerik müziği
Jan Hammer
tarafından synthesizer ile enstrumantal olarak yapılıp akıllara
kazınmış, art-deco tarzı renklerin Miami'nin South Beach kısmında
çekilmiş sahneleri ile harmanlandığı, Sonny ve Ricco'nun vatkalı
ceket içine bisiklet yaka t-shirt, bol pileli pantolon, çorapsız espadril tarzı ayakkabı ve çiçek desenli gömlekleri ile 80'ler yaz
modasını yansıtan kendine özgün tarzı ile de ön plana çıkmıştır.
Cast için öncelikle Nick Nolte, Jeff Bridges, Mickey Rourke gibi
aktörler düşünülmüş ama onlar tarafından kabul edilmeyince, Don
Johnson ve Michael Thomas'da karar kılınmıştır. Kurgusu, teması ve
çekimleri Michael Mann'ın Neo-Noir Crime Drama sinema tarzını tam
manası ile yansıtır. Mann daha sonra 2006 yılında başrollerinde Colin Farrell ve Jamie Foxx'un olduğu Miami Vice sinema filmi versiyonunu'da çekmiştir.
Diziden sonra Michael Thomas'ın kayda değer başka bir başarılı film
veya dizisi yoktur. Don Johnson ise 1989 yılında 2. kez Melannie
Griffith ile evlenip uzun süre magazin gündeminde kalmasına rağmen,
1991 yapımı Mickey Rourke ile başrollerini paylaştıkları "Harleydavidson
and The Marlboro Man" den başka adı hatırlanacak bir yapımda
oynamamıştır... Ta ki Quentin Tarantino'nun ilk western denemesi
2012 yapımı
Django Unchained'a
kadar...
..................AND
THE OSCAR GOES TO...
february 2016...

2016 Akademi Ödülleri
28 Şubat
gecesi sahiplerini bulacak. Bu sene George Miller'in
yönettiği "Mad Max:
Fury Road" en iyi film
ve yönetmen dahil olmak üzere 10 dalda aday. George Miller'ın
inanılmaz bir iş çıkardığı filmde,
Tom Hardy
ve Charlize Theron
başrollerde. Aksiyonun hızının hiç kesilmediği film, Miller'ın
ilk 3 Mad Max filminden sonra çektiği serinin 4. filmi. Ama
benim anlamadığım bu kadar başarılı bir yönetmenin 40 yılda Mad Max'ler dışında, sadece 2 tane animasyon ( Happy Feet ) ve Nick
Nolte ve Susan Sarandon'lu 2 Oscar adayı, 1992 yapımı Lorenzo's
Oil olmak üzere 3 film daha çekmiş olması...
Mad Max'in işi zor, zira bu sene
karşısında çok çok sağlam filmler aday. Bunlardan biri bol
Oscar'lı yönetmen Steven
Spielberg'in yönettiği,
senaryosunu Joel ve Ethan Coen'in
yazdığı, gerçek yaşam öyküsünün anlatıldığı, soğuk savaş
yıllarında geçen Tom Hanks'li
"Bridge of Spies".
Bir diğeri gene bol Oscar'lı başka bir yönetmen olan Ridley
Scott'un, başrolünde en iyi erkek oyuncu Oscar adayı
Matt Damon'un
bulunduğu bilim-kurgu filmi "The
Martian".
Ama bana göre en büyük aday, en iyi
yönetmen, film, sinematografi, erkek ve yardımcı erkek oyuncu
olmak üzere 12 dalda aday "The
Revenant". Geçen sene "TheBirdman"
ile en iyi yönetmen ve film Oscar'larını alan Meksikalı yönetmen
Alejandro Gonzalez Inarritu'un
son başyapıtı, gerçek olaylardan esinlenilmiş, "The
Revenant" dram, aksiyon ve
dönem filmi ögelerini çok iyi harmanlamış, "The Thin Red
Line" tadında, epik bir western filmi.
Amerika'nın kuruluş yıllarında koloniler zamanında, karlı
dağlarda en iyi erkek oyuncu adayı
Leonardo Di Caprio ile en
iyi yardımcı erkek oyuncu adayı
Tom Hardy'nin hayatta kalma
savaşlarını anlatan filmin açılış sahnesindeki Kızılderili'ler
ile olan savaş sahnesi, Michael Mann'in efsane "The
Last of The Mohicans" ın savaş sahnesini bile gölgede
bırakacak derecede başarılı çekilmiş. Leonardo Di Caprio'nun,
devasal dağ ayısı ile olan kavgası, Alien - Predator'vari bir
yaratık insan çekişmesi içinde korku filmi tadında, vahşilik ve
ürkünçlüğün son noktasında geçiyor. Bununla birlikte en iyi
erkek oyuncu adaylığı 4 olacak olan Caprio, bu seneki ödülün
sürprizsiz sahibi olacak, iddialı bir şekilde söyleyebilirim.
Alejandro Gonzalez Inarritu'dan
biraz daha bahsetmek gerekirse; filmleri arasında, geçen seneki
"Birdman" dışında, daha önce Sean Penn
ve Naomi Watts'lı 2 Oscar adayı "21 Grams",
Brad Pitt ve Cate Blanchett'li 6
Oscar adayı "Babel" ve gene 2 Oscar adayı
Javier Badem'in inanılmaz performansı en iyi erkek
oyuncu Oscar ödülü adayı olduğu ile "Biutiful"u
sayabiliriz.
En iyi yardımcı erkek oyuncu için bu sene
Golden Globe'u da alan "Creed"
deki rolü ile Sylvester Stallone
gönlümden geçse de, Tom Hardy
bu yıl kesinlikle kazanmalı diye düşünüyorum.
En iyi kadın oyuncu ödülünün sahibi ise
etkileyici drama "Room"
daki performansı ile Brie Larson,
en iyi yardımcı kadın "The
Hateful Eight" ile
Jennifer Jason Leigh
veya "Steve Jobs"
ile Kate Winslet
olur.
En iyi görsel efekt, karşısında rakip
olarak "Star Wars"
olsa da "Mad Max:The Fury Road",
en iyi sinematografi Tarantino'nun "The
Hateful Eight"ine karşı gene de
"The Revenant",
en iyi senaryoyu da Coen
Kardeşlerin "Bridge
of Spies" ı alır diye ümit
ediyorum.
Best Picture: Spotlight
Best Director:
Alejandro Gonzalez Inarritu
- The Revenant
Best Actor in a Leading
Role: Leonardo DiCaprio -
The Revenant
Best Actress in a Leading
Role: Brie Larson - The
Room
Best Actor in a Supporting
Role: Mark Rylance -
Bridge of Spies
Best Actress in a
Supporting Role: Alicia
Vikander - The Danish Girl
Best Cinematography:
The Revenant
Best Film Editing:
Mad Max:Fury Road
Best Costume Design:
Mad Max:Fury Road
Best Makeup and Hairstyling:
Mad Max:Fury Road
Best Production Design:
Mad Max:Fury Road
Best Visual Effects:
Ex Machina
Best Sound Editing:
Mad Max:Fury Road
Best Sound Mixing:
Mad Max:Fury Road
Best Original Score:
Hateful Eight
Best Original Song:
"Writing's on the Wall" Sam Smith -Spectre
Best Writing (Adapted
Screenplay): The Big Short
Best Writing (Original
Screenplay): Spotlight
Best Animated Feature:
Inside Out
Best Animated Short Film:
Bear Story
Best Foreign Language Film:
Son of Saul - Hungary
Best Live Action Short
Film: Stutterer
Best Documentary Feature:
Amy
Best Documentary Short
Subject: A Girl in the
River
|
OCAK - JANUARY 2016 - THE HATEFUL EIGHT -
QUENTIN TARANTINO
|
-

-
Kill Bill serisini tek film sayarsak Tarantino'nun yönetmen
olarak 8. filmi olan "The Hateful 8" ilk filmi olan ( 1987
yılında çektiği 69 dakikalık "trailer trash" My Best Friend's
Birthday' i saymıyorum - kendisi de saymıyor ;) ) Reservoir
Dogs'dan tam 23 sene sonra ( ki bu da blockbuster bir yönetmen
için 3 senede 1 film ortalaması demektir ki bunu da ayrıca
irdelemek gerek ) gene aynı anlatım ve benzer bir senaryo ile
çekilmiş, uzun diyaloglara sahip, zekice kurgulanmış,
karakterlerin Rezervuar Köpekleri'ndeki kadar olmasa da gene de
tam anlamı ile oturduğu, western ögelerini çok çok iyi anlatan
bir eseri olmuş.
Mamafih genel olarak baktığımızda diğer 7 filmle kıyasladığımda
yeni bir şey koymayıp tekrar filmi olduğundan sıralamamda bence
ismi gibi 8. Sırada yer alıyor.
Samuel L. Jackson'ın leş gülüşü ve ruh hastası konuşması, Tim
Roth'un Christoph Waltz ayarlarındaki tavırları, Michael
Madsen'ın gülen gözlerinin kötü kötü bakması, kan revan olayının
abartılması, çok sevdiğimiz "Chapter" ların tekrarları, epik
Rezervuar Köpekleri'ni geçememiş. Yalnız Kurt Russell'ın
performansının artısını eklemeden geçemeyeceğim, kesinlikle
"Death Proof" daki cool karakter Stuntman Mike'ın üzerinde bir
performans ve yaşlı kurt kowboy karakterine çok uyan fiziği ile
Russell modern zamanın western ikonu olmaya adaydır.
Nuri Bilge Ceylan sineması tadındaki 65 mm. Panavision ile
çekilmiş geniş açılı görsel şölen özellikle dış kar çekimlerinde
büyük keyif veriyor. Amerikan İç Savaş'ından sonraki yakın
zamanda geçen filmdeni posta arabası, karakterlerin kostümleri,
konaklama mekanının set dekor tasarımı gene filmin artılarından.
Ne yazık ki her filminden rüya gibi bir soundtrack çıkaran
Tarantino sineması bu kez çuvallamış, filmin iç karartıcı geren
müziği ve aslında pek de müzik kullanacak yer de olmamasından
tekdüze kalıyor. En hoşuma giden yanı Abraham Lincoln'un efemera
tadındaki mektubu, Kill Bill'deki Uma Thurman'ın dublörü Zoe
Bell'in canlandırdığı "Six-Horse Judy" karakterinin sevimliliği
ve posta arabasında geçen diyaloglar esnasında dışarıdan gelen
sürücünün atları sürmek için çıkardığı garip sesler oldu.
-
Son olarak yukarıda solda bulunan, Fransa için yapılmış posterin
yazılarından bahsedip konuyu kapıyorum.. Robin Hood için "Robin
des Bois", Roger Rabbit için "Lapin Roger", The Hateful Eight
için de "Les Huits Salopards" çevirmeleri, bizim Talented Mr.
Ripley için yaptığımız "Hünerli Bay Ripley" veya Tango & Cash'de
adamı tam alnından vuran Sylvester Stallone un - Bingo - diye
ağzından çıkan lafı, altyazıda - Tombala - diye çevirmeye
benzetip kendi kendime kıs kıs gülüyorum...
Benim Tarantino sıralamam ise:
Pulp Fiction > Kill Bill > Jackie Brown > Death Proof >
Inglorious Basterds > Resevoir Dogs > Django > The H8teful Eight
|
HAPPY NEW YEAR .... YENi YILINIZ KUTLU OLSUN...
|

|
2015'in son günleri... ..:: KATEGORİLERE
GÖRE İZLENMESİ GEREKEN EN İYİ FİLMLER ::..
|
Tamamen kendi kişisel yorum ve gözlemlerime dayanarak izlediğim en iyi filmleri
kategorilere ( genre ) ayırarak sıraladım.
LOTR, SW, POTC , Indiana Jones, Back To The Future gibi serileri sıralama
dışı tuttum.
Genellikle 10 ile sınırlı kalmaya çalışsam da bazı kategorilerde 30'un üstüne
çıkmak zorunda kaldım, bazen de 5'i geçemedim.
Bu listeyi zaman geçtikçe ve seyrettikçe update edebilirim.
Buraya ya
da aşağıdaki özel yaptığım postere klikleyerek listeye
ulaşabilirsiniz...

|
DECEMBER - ARALIK 2015 ..:: PREDATOR vs
TERMINATOR ::..
|
Predator Haziran
1987'de bir "summer blockbuster" olarak Birleşik Devletler'de
gösterime girdi. Film o yaz vizyonda olan Untouchables, Full Metal
Jacket ve The Last Boys gibi filmlerle yarışıyordu. Tabiiki o
zamanlar filmler ülkemize daha sonra geldiğimden ben ilk kez 18
yaşımda Kadıköy Süreyya Sineması'nın koltuklarında, hafta içi okulu
kırıp Joseph tayfası ile birlikte izlemiştim. O zamanlarda daha çok
Arnold Schwarzenneger ile Carl Weathers'ın biceps ve triceps
kaslarının görselliği ile ilgilendiğimizden ( ki karşılaşma
sahneleri efsanedir, gün batımında helikoptere binerken ağızda
purolarla el el sıkışırlar ) sinematik detaylara vakıf olamamıştık.
90'ların sonlarında DVD ile birlikte ev sinemasının canlanmasıyla
tekrar izlerken John Carpenter'ın "The Thing" veya James Cameron'un
"Aliens" indeki gibi insan ve yaratık aradındaki o mücadelenin
izleyici üzerindeki etkisini farkettim.
Cinemaquette firmasının 2008 yılında çıkarttığı bu 1/3 ölçeğindeki (
yaklaşık 90 cm. Boyunda ) heykeli ise 4 yıl önce koleksiyonuma
kattığım için kendimi çok şanslı görüyorum. Çıktığı sene sold out
olan, sinema figür koleksiyonunun en değerli ve en nadir
parçalarından olan bu Statue, Steve Wang tarafından filmdeki tüm
detaylara sadık kalarak heykelleştirilmiş. Salon haywanat bahçesine
döndüğünden son bir senedir 27 kiloluk ağırlığı ile devasa kutusuna
kalkan Predator'u ilerleyen zamanlarda uygun bir yer açılınca tekrar
görünceye dek bu resimlerle idare ediyoruz. Yakın zamanda yeni bir
display ile Predator ve Terminator koleksiyonuu da birleştirmeyi
düşünüyorum...

|
NOVEMBER - KASIM 2015 ..:: JAMES BOND - SPECTRE ::..
|
Yoğun Spoiler içerir
Martin Scorsese'nin filmlerinde çok tercih ettiği "plan sekans"ı Sam
Mendes Spectre'nin açılış sahnesinde hatasız ve inanılmaz başarılı
bir şekilde kullanmış. Ama bu etkiyi ne yazık ki filmin geri kalan
kısmında göremiyoruz. Hikaye, Daniel Craig'in çevirdiği diğer 3
filme konuyu bağlasa da ne yazık ki vasatın çok altında kalmış.
Mekan seçimleri çok çok iyi ve aksiyon sahneleri teknik olarak gayet
başarılı çekilmiş olmasına rağmen, mantık dışı abartılı senaryo ile
oldschool Roger Moore'lu Bond filmlerindeki kadar saçma bir kurgu
izliyoruz Spectre'de.
Stil, kostüm, araba, atmosfer çok havalı ve yerinde ( ki filmin en
kurtaran yanlarından biri bu ) ama bu kısımda da eksik olarak Casino
Royale ve Quantum of Solace'deki gözlük tasarımlarını bu kez tam
olarak becerememiş olan Tom Ford'a değinmeden geçemeyeceğim.
Roma'daki cenaze sahnesinde taktığı TF Snowdon gözlükler Craig'i
iyice yaşlı göstermiş. Ama kahverengi casual takım ile çölün
ortasındaki tren istasyonunda 1948 model Rolls Royce ile gelen
şöförü beklerken kullanılan Tom Ford Henry Vintage Wayfarer güneş
gözlüğü ile de tam olarak uyumluydu hakkını vermek gerek.
Avusturya'da göl kenarındaki evde Mr. White ile buluşurken giydiği
spor mont, bere, pantolon kombinasyonu puslu dağ atmosferiyle de tam
anlamıyla örtüşüyordu. Avusturya deyince, filmde senatoryum olarak
kullanılan gerçek hayattaki fantastik manzara ve mimari yapıya sahip
dağ oteli sanırım bu kış ilgi odağı olacak Avrupa sosyetesi
tarafından.
Kısaca yan rollerden bahsetmek gerekirse; Guardians of The Galaxy
ile yıldızı parlayan Dave Bautista, Goldfinger'daki Oddjob ve geçen
sene aramızdan ayrılan Jaws'ı canlandıran Richard Kiel tadında tam
bir villain olmuş.

Ama aynı başarıyı Blofeld olarak Christoph Waltz için
söyleyemeyeceğim... Tüm filmlerdeki karakterleri benzer tarz olup
tekrara başladığını düşünüyorum. Django'daki Dr. King Schulz veya
Inglorious Bastards'daki Hans Landa'nın üzerinde bir oyunculuk söz
konusu değil. 🎬 Judi Dench'in yerine gelen Ralph Fiennes de zayıf
halkalardan karakter ve stil olarak. Ben Whishaw ise Q olarak
Skyfall'daki başarısını devam ettiriyor.
Spectre, 48 yaşındaki Daniel Craig'in 4. ve son Bond filmi olacaktır
sanırım. Vücut mükemmel olsa da surat bariz bir şekilde yaşlanmış,
aynı artık 51 yaşına gelen Monica Bellucci gibi ( ama Bond ile
beraber olduktan sonraki yataktaki pozu itibari ile sözümü geri alıp
:)) ) filmde çok az yer alsa da, casting olarak İtalyan dul rolü
için çok başarılı bir seçim olmuş diye filmin içine yerleştiriyorum
kendisini.
Buradan esas Bond kızı Lea Seydoux'a geçersek, kesinlikle
yakıştıramadım, bana göre çok kötü bir seçim olmuş fiziki görünüş
itibari ile ( Hem Craig'in yanında çok küçük kalmış hem de tavır ve
stil yoksunu olduğundan çekiciliğini ortaya koyamıyor. ) Onun yerine
açılış sahnesindeki Estrella'yı daha çok izlemek isterdim
açıkçası...
Roma sokaklarındaki Aston Martin DB10'li chase sequence Ronin'deki
De Niro'lu araba sahnesine yaklaşmış. Tarih kokulu Avrupa
sokaklarındaki kovalamaca sahneleri New York veya LA deki geniş
cadde sahnelerinden çok daha fazla mest ediyor beni. Özellikle
aksiyon sahnelerinde film müzikleri çok başarılı ama aynı şeyi Sam
Smith'in Spectre theme i için söyleyemeyeceğim. Finaldeki 1964 model
klasik Aston Martin DB5'a olan dönüş ile çok iyi bir kapanış sahnesi
yakalamış Sam Mendes.
Sonuç olarak Skyfall'un başarısından sonra yıldız isimlerden oluşan
castı ile beklentinin çok yüksek olduğu 148 dakikalık en uzun Bond
filmi olan Spectre, serinin son 3 filminin çok altında. Benim
sıralamam Casino Royale, Skyfall, Quantum of Solace ve 4. olarak
Spectre olurdu . Ha gene de 5 kere daha seyrederim en az o ayrı,
zira asgari 3 sene daha beklemek durumundayız 25. Bond filmi için...
|
OCTOBER - EKİM 2015 ..:: SEYFETTİN EFENDİ VE OLAĞANÜSTÜ MACERALARI ::..
|

Edgar Allen Poe'dan bu yana süregelen dedektif hikayelerinden sayılabilecek olan
Seyfettin Efendi, Sherlock Holmes'un izinden giderek pozitivist yaklaşımdan
taviz vermeyen bir hafiye. İfşa-yi Sırr Teşkilatı'nın vak'alarını öyküleştiren
Devrim Kunter, güçlü çizgisi ve etkileyici renklendirmesi ile sinema filmi
kurgusu tadında bir sunumla Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki İstanbul'a gitmemizi
sağlıyor... Steampunk unsurlarının da kullanıldığı, Frank Miller grafik çizgi
romanı seviyesinden daha da üst bir kalitede Seyfettin Efendi ve Olağanüstü
Maceraları.
4. Kitap #TeslaSilahı bu sabah #DevrimKunter den ithaflı olarak ulaştı elime. 20
yy. başlarında Thomas Edison'un da yanında çalışan Sırp asıllı mucit #NikolaTesla
nın icadı öykünün ana unsurlarından birini oluşturuyor. 28 Mayıs 1925'de
İstanbul'un ara sokaklarında geçen bir kovalamaca ile başlayan hikaye sonlara
doğru Kunter'in usta anlatımı ve çizgileriyle bizleri fantastik dünyanın
derinlerine sürüklüyor. Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi Abalıoğlu'nun,
Mustafa Kemal Paşa ile karşılaşması yakın tarihimizdeki gizli kalmış detayları
anlatırken Cumhuriyetin ilk yıllarına gidiyor Seyfettin Efendi ve İfşa-yi Sırr
Teşkilatı'nın maceralarına tanık oluyoruz.
|
SEPTEMBER - EYLÜL 2015 ..:: SPECTRE ısınma turları
:)) ::..
|

"The Man With The Golden Gun" 1974 yılında serinin 9. yedi kez
Bond'u canlandıran Roger Moore'un ise ilk Bond deneyimi "Live And
Let Die" dan sonraki 2. Filmi olarak vizyona girdi. Villain i sinema
dünyasının en başarılı kötü adamlarından biri olan Christopher Lee (
Count Dracula, LOTR & Hobbit Saruman, Star Wars Count Dooku ) nin
Francisco Scaramanga karakterinde canlandırdığı filmdeki ikonik
"Golden Gun" sinema dünyasının en mühim ve bilinen kült objelerinden
biridir.
Çakmak, kalem, sigaralık, altın kurşun ve kol düğmesinden oluşan
ancak birleştirildiği zaman çok öldürücü bir silah olabilen,
Scaramanga'nın Bond'u ortadan kaldırmak için kullandığı tabancanın
filmde kullanılan "screen used" one of a kind versiyonu EON
Productions'ın müzesinde muhafaza edilmektedir.
Koleksiyonumumun en önemli parçalarından, Factory Entertainement'ın
2010 yılında hazırladığı ve üzerinde Sir Roger Moore ve bu sene 93
yaşında aramızdan ayrılan Sir Christopher Lee'nin ıslak imzalarının
bulunduğu 18 ayar altın kaplama replicanın dünya üretim limiti
sadece 15 olan AP ( Artist Proof ) versiyonunun "2 " numaralı
olanını ( 1 numara Roger Moore'dadır. Chstopher Lee 2 numara yerine
kendi uğurlu sayısı olan 13'ü seçmiştir. ) 6 Kasım'da Dünya Premiere
i yapılacak olan 4. Kez Daniel Craig'i Bond olarak izleyeceğimiz,
American Beauty ile en iyi yönetmen Oscar'ını alan Sam Mendes'in
Skyfall'dan sonraki 2. Bond denemesi olan Spectre'nin vizyona
girmesine 2 haftadan az bir süre kala bu güneşli pazar gününde evden
çıkmayıp Bond film müzikleri eşliğinde saatlerce bakarak izliyorum.
|
JUNE - HAZİRAN 2015 ..:: FARGO
::..
|

Bu sıcak haziran gününde en favori filmlerimden biri olan kış filmi
Fargo'yu analım... 1996 yılının spring'inde, Melekler Şehri
Westwood'da Fox sinemasında ilk kez izlediğimde büyülenmiştim
Fargo'yu.. İlerleyen yıllarda defalarca seyrettim, zorla çoğu
arkadaşlarıma seyrettirdim..
Coen Kardeşler, insanın kanını donduracak cinayetleri Hayatta
bunlar da var ve tüm bunlar çok gereksiz şeyler için oluyor düsturu
ile karşımıza koyup, lavuk ve salak karakterleri, hayatın içinden
diyaloglarla hepsini de kabullenmemizi sağlayıp çok basit bir
gerçeklik oyunuyla hepimizin de en az karakterler kadar lavunya
olduğunu göstermiştir.
Marge'ın Gaegar ve Carl ile birlikte olan iki fahişeyi sorulama
sekansında, fahişeler Carlı tarif ederken, komik tipli birisiydi
derler, hepimiz Steve Busceminin dış görünüşünde birisini görsek,
komik tipli olarak tanımlarız
Filmde de o kadar çok tekrarlanır
ki sanki bizim Carl (Steve Buscemi) hakkındaki görüşümüz her
seferinde teyid edilir. Nasıl bir adamdı? sorusuna doğrudan biz,
Komik tipliydi diye cevap verme ihtiyacı duyarız
Tekrarlanan
replikler insanı asla sıkmaz aksine kendi repliğimizmiş gibi gelir.
Jerry Lundegaard: I told ya. We haven't had any vehicles go
missing.
Marge Gunderson: Okay! But are ya sure? 'Cause I mean, how do
you know? Do you do a count, or what kind of a routine do you have
here?
Jerry Lundegaard: Ma'am, I answered your question! I answered
the darned... I'm cooperatin' here!
Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed pictures...
|
MAY - MAYIS 2015 ..:: THE PERSUADERS
- KAYGISIZLAR
::..
|

"The Persuaders" bizdeki adı ile "Kaygısızlar", 1971 yılında Tony
Curtis ve Roger Moore'un başrollerini paylaştığı İngiliz yapımı
televizyon dizisi idi.
New York'un varoşlarında kendini yetiştirip daha sonra US Navy'den
kaçan ve petrol milyarderi olan Danny Wilde ( Tony Curtis ) ile
Oxford'da eğitim görmüş, İngiliz ordusunda subay ve eski formula
pilotu olan İngiliz asilzadesi Lord Brett Sinclair ( Roger Moore )
in, Fransız Rivierası, İtalya ve Londra'da geçen maceralarında
casinolar, son model arabalar, güzel kadınlar, aksiyon yüklü
kovalamacalar eşliğinde James Bond filmleri tadında olan dizi, 24
bölüm olarak 1 sezon boyunca çok izlenip sevilmesine rağmen, Roger
Moore'un Bond rolü için Eon Productions'la anlaşmasından dolayı sona
ermiştir.
Tema müziği ile de unutulmazlar arasına giren dizinin müziklerini
aynı zamanda James Bond ve oscarlı "Dance With Wolves", "Midnight
Cowboy" + "Out Of Africa"nın da müziklerini yaratan efsanevi
composer John Barry'nin bu resimdeki plağını bu akşam bir kadeh
Macallan malt scotch viski ile 70'lerin atmosferinde Tony Curtis'in
kullandığı "Ferrari Dino 246 GT" ( chassis number 00810 ) ve Roger
Moore'un pilotluğundaki sağdan direksiyonlu "Aston Martin DBS" (
chassis number DBS/5636/R ) ile Monte Carlo caddeleri, Cannes
sokakları ve Chelsea'nın sisli Thame nehri kıyısındaki taş
yollarında geziniyormuş gibi dinlemeyi planlıyorum.
|
APRIL - NİSAN 2015 ..:: THE HEAT - MICHAEL MANN
::..
|

Los Angeles
downtown'da geçen, tartışmasız en iyi silahlı soygun sahnesi ile
Michael Mann'in Pacino ve De Niro'yu ilk kez karşı karşıya getirdiği
Heat'in bundan tam 20 sene önce 1995 yılında vizyona girmiş olduğunu
hatırlayıp zamanın su gibi aktığının bir kez daha farkına vardım
moviemax'de tekrar rastlayınca... Last of The Mohicans, Public Enemy,
The Insider, Ali, Collateral gibi başyapıtlarla karanlık aksiyon
sinemasını, kendi sinematografisi ve renkleri ile bana sevdiren en
iyi yönetmenlerimden biri olan Michael Mann ı "RobertDeNiro as Neil
McCauley" repliği ile anarak 90'lı yılların Los Angeles'ına geri
dönüyorum...
There is a flip side to that coin. What if you do got me boxed in
and I gotta put you down? Cause no matter what, you will not get in
my way. We've been face to face, yeah. But I will not hesitate. Not
for a second.
|
MARCH - MART 2015 ..:: EXPENDABLES III -
STALLONE AUTOGRAPH - SCREEN USED TT CUSTOM CHOPPER - BLUE DEVIL ::..
|
80'lerde filmler
birkaç sene gecikme ile vizyona girerdi yurdumda. 1983 kışının Şubat
tatilinde anne, baba, kardeş ile Suadiye Atlantik sinemasında
gitmiştik İlk Kan, FirstBlood a ... Rocky3 nedense bu filmden önce
çekilmesine rağmen vizyonda değildi. Uzun saçları, Vietnam gazisi
montu ile ilk kez orda tapınmıştım Sylvester abimize. Sinema çıkışı
Bruce Lee filmlerinden çıktığımızda havada uçan tekme attıldığımız
gibi etkilenmiş, okula giderken pederin 60'lardan kalma yeşil
gocuğunu giyip, koluna Amerikan bayrağı diktirip John Rambo
ayaklarında dolaşırdık 1.50 küsür velet boyumuzla Moda sokaklarında.
1 Mart 1986'da ülkemizde vizyona giren Rocky4 teki Ivan Drago'yu
pataklamak için Moscow'da uçaktan indiği kostümü ise kasket, dar
kot, kısa yaka kürklü derimont ile dolanırdık yaz sıcağında bile
Bağdat caddesinde..
Expendables 3 için TT Motors Tarhan Telli'nin Tuğban İzzet Aksoy
için özel tasarladığı Blue Devil Chopper'ı Stallone filmin
çekimlerinde kullandı. Filmde motora Dolph Lundgren bindi. Stallone
ve tüm cast da motorun selesini imzaladı. Bu şahane screen used
custom chopper Türkiye'deki en önemli proplardan biridir. Bizim gibi
Stallone fanları için inanılmaz bir parça.

|
FEBRUARY - ŞUBAT 2015 ..:: TWIN PEAKS, DAVID
LYNCH, 80's and more... ::..
|
1989 yılında Ahmet Özal ve Cem Uzan tarafından kurulan Türkiye'nin
ilk özel kanalı "Magic Box Star 1" kaliteli programlarının yanı
sıra, Amerika ile neredeyse eş zamanlı olarak dizi yayınlayarak o
tarihlerde ne denli vizyon sahibi olunabileceğini ispatlamıştı. 1990
yılının sonbaharında Mimar Sinan Güzel Sanatlar'da henüz 1.
sınıftayken, Bostancı'daki evimizdeki odamda Sony 37" ufak tüp
televizyonum çizim masamın yanında durur, geceleri geç saatlere
kadar rapidodan çini mürekkebi bulaşmış parmaklarımız ile proje
çizerken, bir yandan da göz ucu ile Star izlerdim.
Hiç unutmam, bir pazartesi gecesi etkileyici jenerik müziği ile
açılan David Lynch ve Mark Frost'un yarattığı TWiN PEAKS ( bizdeki
adı ile İkiz Tepeler ) i görünce, soluksuz izleyip sabah ilk işim
okula gitmek için Bostancı'dan Kabataş'a 8 deniz otobüsü ile
geçerken, dün gece izleyenlerle kritik yapıp, izlemeyenlere de
defalarca anlatmak olmuştu.
1990 yılında Amerikan ABC kanalında 2 sezon olarak yayınlanmaya
başlanan ve Körfez Savaşı yüzünden 1 yıl sonra yayını durdurulan
dizinin 32 bölümü hazırlanmış, ancak bunlardan 29'u gösterilmişti.
Homecoming queen Laura Palmer'ın şüpheli ölümü sonrasında gelişen
olayları konu alan dizide, başrolde FBI ajanı Dale Cooper
karakterinde karşımıza çıkan Kyle MacLachlan, cinayetle ilgilenmek
için kasabaya gönderilir.
Günümüzdeki Lost tarzı dizi konseptinin ( izlendikten sonra ertesi
gün herkesin konuşup fikir ve çözüm ürettiği ) atası sayılan Twin
Peaks; Billy Zane, Lara Flynn Boyle, Sherilyn Fenn ve daha sonra 9
sezon sürecek olan X-Files'da FBI ajanı Fox Mulder rolü ile David
Duchovny' i gibi starların da çıkış işidir. Washington
yakınlarındaki hayali Twin Peaks kasabasında banliyö Amerikan hayat
tarzının da anlatıldığı dizi, birbirinden tuhaf olayları ve
karakterleri ile kült kategorisine yükselmiş olmasını ise yönetmen
David Lynch'e borçludur . 1992'de "Twin Peaks: Fire Walk with Me"
sinema filmi ile Laura Palmer'ın cinayete kurban gitmeden önceki son
haftasını anlatan yapımından sonra Lynch ( aslında sonradan çok film
çıkaramasa da ), Lost Highway ve Mulholland Dr. ile 90'lı yıllara
damgasını vurmuştur.
Bugün 69. yaşına basacak olan yönetmenin dgününü kutlar, henüz
gençliğimizin başında iken bu tarz bir seri ile 90'lar jenerasyonuna
değişik bir bakış açısı kazandırdığı için saygı ile anarım. #TwinPeaks
#DavidLynch #MovieMemorabilia #TheFigureCollector #instamood #interior
#livingroom #dvd #bluray #movie #kyleMcLachlan

|
JANUARY - OCAK 2015 ..:: BROOKE SHIELDS and
80's... ::..
|
"Want to know
what comes between me and my Calvins? Nothing".
1981 yılında Calvin Klein Jeans reklamında bu cümle ile herkesin
aklını başından alan Brooke Shields henüz 12 yaşında iken 1978
yılında beyaz perdede boy gösterdi ama esas çıkışını "The Blue
Lagoon" ve 1981 yılındaki "Endless Love" ile yaptı. Lionel
Richie'nin seslendirdiği şarkısı ile en iyi film müziği dalında
Oscar adayı olan film eleştirmenlerden yüksek not almasa da bana
göre en iyi aşk filmlerinden biridir. Tabii ki filmi Suadiye
Atlantik Sineması'nda seyrettiğimde 80'lerin popüler kültür
ikonlarından biri olan Brooke Shields e olan zaafımın ( o yaşlardaki
tüm ergen çocuklarda olduğu gibi ) payı büyük olsa da, bugün bile
hala en iyi slow parçalarda ilk 10'da olan Lionel Richie ve Diana
Ross'un birlikte seslendirdiği Endless Love'un da hatırı vardır.
Bağdat Caddesi Şaşkınbakkal ışıklarda, şu anki Marks & Spencer'ın
yerinde olan Atlantik Sineması, Anadolu Yakası'nın en afili
salonların biri idi. Karşı köşedeki kırmızı karomsuvari bir
malzemeyle kaplı cephesi ile sadece Türk filmleri oynatan Suadiye
Sineması ile işimiz olmaz, sadece hemen yanındaki İdris'de karnımızı
doyururduk. Cadde o zaman Atlantik'ten başlar, Erenköy Divan'ın orda
biterdi. Şimdiki Starbucks'ın olduğu Kristal Büfe'de kemirilen
LuxBurger ve üzerine genç kız rüyası diye tabir edilen Banana
Split'in verdiği enerji ile caddede tur atılır, yorulmak nedir
bilinmezdi.
1983 yılında biz caddede turlarken Brooke ani bir karar ile film ve
modellik kariyerine ara verip Amerika'nın en önemli
üniversitelerinden biri olan Princeton'da Fransız Edebiyatı okudu.
Örnek Amerikan genç kızı olarak gösterilirken ( o zamanlar John
Travolta ile flört ediyordu ) Cannes'da Ortadoğulu bir silah
tüccarının oğlu ile ilişkisi olunca biraz gözden düştü.
1989 yılında Bağdat Caddesi artık Caddebostan' a kadar uzamış, Cafe
Opera'nın demirleri üzerinde piyasa moduna geçilmiş iken bu kez
Brooke, Harrod's ın sahibi Dodi Fayed ile Paris'te aşk yaşıyordu.
1996 senesinde 4 sezon sürecek olan sitcom "Suddenly Susan" ile
tekrar popülaritesini arttırıp, bir sene sonra da tenis şampiyonu
Andre Agassi ile ilk evliliğini yaptı.
1996 yılında Suddenly Susan'ın setinde imzaladığı fotoğrafı
Autograph Koleksiyonumdaki yerini alıp duvara asılınca Brooke ile
olan ilişkimi tekrar gözden geçirip, Lionel babanın kadife sesi ile
geçmişe doğru süzülüyorum... My love, there's only you in my life..
The only thing that's right... #BrookeShields #AutographCollection #Signature
#Autograph #EndlessLove #TheFigureCollector #frame #display #instadaily
#beauty #MovieMemorabilia #movie

|
|

|
DECEMBER - ARALIK 2014 ..:: ROCKY MOVIES REVIEW & ROCKY LIFESIZE BUST ::..
|
İlki 1976'da çekilen Rocky'nin senaryosu da, 1975 senesinde "Muhammad
Ali-Chuck Wepner" arasında Clevland Ohio'da geçen maçın etkisinden
kurtulamayan Sylvester Stallone tarafından kaleme alınmıştır. O
zamana kadar küçük bütçeli filmlerde oynayan oynayan Sylvester
Stallone, Rocky senaryosuyla birçok yapım evi ve prodüktöre
başvurmuştur, içlerinden bazıları senaryoya ilgi duysada Stallone'un
başrolde kendisinin oynaması şartına sıcak bakmamıştır. Sly, United
Artists ile ilk görüştüğünde Rocky rolü için, Robert Redford, Ryan
O'Neal, Burt Reynolds veya James Caan istenmiş ama Stallone kabul
etmeyince gene anlaşmaya varılamamıştır. En sonunda bir yapımcı
Stallone'u oynadığı "The Lord's of Flatbush" adlı filmdeki rol
arkadaşı Perry King zannedip Rocky rolünü kendisine vermiştir,
böylece kendisini büyük başarı ve şöhrete taşıyacak olan yolun
kapısı küçük bir yanlışlıkla da olsa açılmıştır.
1977'de aday olduğu 10 daldan en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi
kurgu dallarında 3 Oscar alan filmde, Philadelphia'lı Rocky
Balboa'nın iş dışı zamanlarında yerel bir kulüpte boks yaparken
keşfedilerek kısa zaman içinde dünya şampiyonluğuna kadar giden
yolda başından geçenler anlatılır. Film aksiyonun yanında drama
olarak da Rocky'nin Adrian'la olan aşkını ve antrenörü Mickey ile
olan baba/oğul yakınlığındaki ilişkisini de çok başarılı bir şekilde
seyirciye sunar. Filmin sonunda Balboa'nın ağır siklet dünya boks
şampiyonu Apollo Creed'a karşı ancak 1 round dayanabilmesi
beklenmesine rağmen, 15 round boyunca eşit derecede mücadele etmesi
ve sonunda çalan gong ile arka plandaki Bill Conti'nin "Gonna Fly
Now" müziği eşliğinde Apollo'nun Rocky'e sarılıp "Ain't gonna be no
rematch" sözleri ile filmi izleyen herkesin gözünün yaşarmasına
sebep olmuştur.
28 günde 1 milyon dolar bütçe ile çekilen ve box office'de toplam
225 milyon dolar gişe yapan film, Oscar töreninde Scorsese ve De
Niro'lu "Taxi Driver" ı geçerek en iyi fim ödülünü almıştır.
Filmin başarısından sonra sırasıyla;
1979 Rocky II ;
Apollo ve Rocky tekrar karşılaşırlar. Son roundda yavaş çekimde
beraber yere düşme sahneleri ve Rocky'nin ayağa kalkması ile maçın
kazananı olması en etkileyici sahnelerden biridir.
1982 Rocky III ;
Mickey ölür, Apollo Rocky'i çalıştırır. Bu kez rakip A Takımı'ndan
tanıdığımız "Mr.T" nin canlandırdığı Clubber Lang'dir.
Bu filme 80'li yılların da bir simgesi haline gelmiş olan Survivor
grubunun "Eye of The Tiger" şarkısı damgasını vurur. Bu parça
eşliğinde Apollo ile Venice Beach'de, deniz kenarında yaptıkları
koşu antrenmanları, ikonik film sahneleri arasındadır.
1985 Rocky IV ;
Sovyet boksör Ivan Drago'yu iki metre boyunda, 118 kilogram
ağırlığındaki Dolph Lundgren'in canlanlandırdığı bu filmde, Apollo
Creed bir gösteri maçında ringde Drago tarafından öldürülür ve Rocky
Balboa, Sovyetler Birliği'ne rövanş maçına gider. Rocky'i bu zorlu
maça Sibirya'da hazırlayacak kişi ise bu kez Apolo'nun antrönörü
Duke'dir.
Filmde gerçek hayatta Sylvester Stallone ile evli olan "Brigitte
Nielsen" İvan Drago'nun karısı ve menajeri rolünde oynar. Müzikleri
ile ön plana çıkan filmde Rocky'nin Lamborghini Jarba arabası ile
"No Easy Easy Way Out" parçası eşliğinde eski hatıralara dalması,
Survivor'ın "Burning Heart" parçası ile karlarla kaplı Rusya'da
yaptığı antrenmanlar ve James Brown'ın seslendirdiği "Living in
America" ile Apollo'nun dansı hafızalara kazınmıştır.
1990 Rocky V;
Ivan Drago ile geçirdiği ağır maçın ardından evine geri dönen Rocky
Balboa, maçtan beyninde aldığı ağır darbeler sonucu ağır bir hasarla
çıkmıştır ve karısı Adrian'ın isteği ilede ringlere dönme konusunda
isteksizdir. Rusya dönüşü emekliliğini açıklacayacak olan Rocky,
George Washington Duke'ün onu Union Cane ile ünvan maçına çağırması
ile karasız kalır ve üstüne üstelik birde kayınbiraderi Paule'nin
yaptığı bir hata ile tüm servetini kaybedince eskiden yaşadığı
Philadelphia'ya geri döner. Elinde sadece eski antrönörü Mick'den
kalma bir spor salonu vardır.
Rocky, başka boksörleri çalıştırmaya başlar. Bu arada karşısına
kendisine hayran olan amatör boksör Tommy Gunn çıkar. Tommy çok
hırslıdır ve Rocky'den kendisini çalıştırmasını ister. Rocky Tommy'i
kırmaz ve onu çalıştırmaya başlar fakat bu arada oğluyla yeterince
ilgilenemez ve ailesini bile ikinci plana atar, tüm gayretiyle
Tommy'nin başarısı için çalışır. Ama Tommy kazandığı birçok maçdan
sonra Rocky'e büyük nankörlük yapacaktır.
Gerçek hayatta da profesyonel ağır siklet boksör olan 21 yaşındaki
Tommy Morrison'un canlandırdığı Tommy Gunn karakteri ile Rocky by
kez antrenörlüğe soyunur.
Rap müzik grubu Snap'in olağanüstü müzikleri ile her bir sahnesi
videoklip tadındaki bu film gişede beklenen hasılatı yapmasa da bana
göre Snap'in "Keep it Up" ve "Go For It" parçaları ile en iyi Rocky
sahnelerine sahiptir.
Bu filmin gerçek hayattaki trajik yanları ise; Tommy Morisson'un
1996'da boks maçları esnasında kandan HIV virüsü kapıp Aids olması
ve hayata veda etmesi ile aynı zamanda gerçek hayatta da Stallone'un
oğlu olan ve Rocky V de de oğlunu canlandıran Sage Stallone'un 2012
yılında 36 yaşında kalp krizinden ölmesidir.
2006 Rocky VI;
Rocky Balboa ringlere veda edeli seneler olmuştur. Artık eski
günlerin hayali ile yaşamaktadır. Eski günlerden hayali ise vefat
etmiş olan eşi Adrian Balboa'dır. Düzenli olarak mezarına gitmekte
ve onun yanında oturmaktadır. Hatta oturmak için mezarlıkta bir
ağaca sıkıştırdığı bir sandalyesi bile vardır. Artık hayat ona
anlamsız ve gereksiz gözükmektedir. Eski dostu Paulie (Burt Young)
"bırak bu işleri Rocky, bu günü yaşa" dese de Rocky bildiğini okur.
Zaten Paulie'de öyle söylemesine karşın alkol müptelası olmuş ve o
da belli etmese de o günlerde kalmış bir adamdır. Eski boksör yeni
lokanta sahibi Rocky'nin oğlu ile de sıkıntılı bir yaşamı vardır.
Onun gölgesinde ve isminin altında ezilen genç Rocky (Milo
Ventimiglia) sürekli Rocky'den uzak durmaya çalışmaktadır.
Böyle karmaşık bir psikoljik yapı içindeki Rocky Marie (Geraldine
Hughes) ile tanışır ve hayata yeniden dönme ihtiyacı hisseder. Bölge
kuruluna yeniden boks lisansı için başvurur. Bu arada televizyonlar
da o an ki ağır siklet şampiyonu (Mason The Line Dixon) (Antonio
Tarver) Rocky ile dövüşse ne olurdu tarzı bilgisayar oyunu destekli
görüntüleri yayınlanmaktadır. Bu esnada lokantasına gelen yeni
şampiyonun menajerleri de Rocky'e bir gösteri maçı teklif ederler.
Oğlu da kendisine desterk verir ve Rocky artık mutludur, oğlu ile
barış sağlanmış, müstakbel bir sevgili bulunmuş ve eski özlemi boksa
dönmüştür. Sıra maçtadır.
Las Vegas'da maç başlar. Rocky tabi ki 20 yaş civarı genç rakibine
göre favori değildir. Ama heyecanlı ve Rocky açısından geçmişi
hatırlamalarla dolu bir maç beklendiği gibi Rocky'nin yıkılıp
kalması ile sonuçlanmaz. Nihayetinde olay juri puanlarına kalır ve
Rocky halkın sevgilisi olmasına karşın juri gerçekleri
değerlendirmeyi tercih eder.
Stallone 60 yaşındayken serinin 30. Yılında 6.sı çekilen Rocky en
uzun ömürlü kült filmlerden olmuştur.

Rocky Lifesize bust incelemesi ve daha fazla
resim için lütfen klikleyiniz...
|
NOVEMBER - KASIM - 2014 ...MOVIE
REVIEWS - FİLM YAZILARIM... ..:: MARTIN SCORSESE ::..
|

1995 yılının sonbaharında LA'de okurken, West Hollywood'daki
Barnes & Noble'dan almıştım o yıl yayımlanan bu kitabı. Filmlerine hayran
olduğum ustayı daha da yakından tanımamı sağlamıştı... Hala da sinema kitaplarım
arasındaki yerini korumakta... Bugün 17 Kasım 2014 ustanın doğum günü, 73 yaşına
basacak ilerleyen saatlerde...
Robert De Niro ile 1973 senesinde "Mean Streets" de başlayan yönetmen oyuncu
ilişkileri, "Taxi Driver", "Raging Bull", "New York New York", "King of Comedy",
"Goodfellas", "Cape Fear", ve "Casino"'ya kadar devam etti.. Taa ki Scorsese
yeni projeleri için genç ve yetenekli Leonardo DiCaprio'yu tesbit edinceye dek..
DiCaprio'nun oynadığı "The Departed" ile en iyi yönetmen Oscar'ını defalarca
aday gösterildikten sonra alabildi.
Bu filmde Jack Nicholson'un oynadığı mafya
babası rolü için gene De Niro'yu düşünmüştü ama, yönetmenliğini yaptığı "The
Good Shepherd"ın setinden vakit bulamayan De Niro, rolü Nicholson'a bıraktı. Leo
ile birlikte "Gangs of New York", "Aviator", "Shutter Island" ve "The Wolf of
Wall Street"'i çekti. Animasyon filmlerinin en iyilerinden "Hugo" ve Paul Newman
ile Tom Cruise'in oynadığı "The Color of the Money" ise diğer
başyapıtlarındandı...Tüm zamanların en başarılı tv dizilerinden biri olan "BoardWalk
Empire"ın ise ilk bölümü yönettikten sonra diziye Executive Producer olarak imza
attı...
New York'un arka sokaklarında Little Italy'de serserilik yerine sanatı
seçip NY Film okulunda yüksek lisans da yapmış, yaşayan en yetenekli yönetmen
olarak da anılan usta, doğum günün kutlu olsun. Umarım uzun yıllar daha
İnsanlığı hayal dünyan ile buluşturursun...
|
OCTOBER - EKİM 2014 ..:: AHYAAAK - ASLAN
ŞÜKÜR'ÜN ÇİZGİLERİYLE KAHRAMANLAR VE KAPAKLAR ::..
|

80li yılların başlarında, henüz televizyon tek kanal
iken, Uzay 1999 isimli bir dizinin olduğu, cep telefonunun sadece
Kaptan Kirk tarafından kullanıldığı, radyoda arkası yarınları
dinlediğimiz, filmleri Amerikadan en erken 2 sene sonra
seyrettiğimiz zamanlarda, aslında okuduğumuz siyah beyaz çizgi
romanlar gibi büyüleyici ama renksiz olan dünyamız, bu rengarenk,
fantastik kapaklarla bambaşka bir boyut kazandı...
O dönemlerde çocukluğunu ya da gençliğini yaşayanların, farkında
olmasalar da beyinlerine kodlanan ve bir dönemin simgesi olan bu
kapak çizimlerini 30 yıla yakın bir süre boyunca Türkiyenin en iyi
ressam illüstratörlerinden biri olan Aslan Şükür çizdi.
İki yakın arkadaş ve koleksiyoner, Tuğban İzzet Aksoy ve Ömer Atakan
yıllar sonra bu gizli kalmış kapakları su yüzüne çıkardılar.
Yaklaşık 40
sene boyunca hiç bozulmadan, renginden, kalitesinden hiçbir şekilde
kayıp vermeden günümüze kadar gelebilen, Amerika ve Avrupada çok
yaygın olan ama ülkemizde ne yazık ki hak ettiği değeri bulamayan,
Original Published Comics Artwork diye tabir edilen bu koleksiyon
tarzını yıllarca sabırla toplayıp, bir kitap haline getirdiler.
Bu eserlerin büyük bir kısmı yaklaşık 40 sene boyunca yayın
evlerinin depolarında heba olmuş, kaybolmuş, yırtılmış veya yanmış
ve çok azı günümüze iyi bir kondisyonda ulaşabilmiştir. Atakan ve
Aksoy bu orjinal çizimleri toplarken, çoğunu sanatçının kendisinde
bulunan 2000e yakın çizimin arasından en güzellerini seçerek, bir
kısmını koleksiyonerlerden, bir kısımını da sahaf ve çizgi
romancılardan temin ettiler.
Sanatçıya ve sanata daha fazla değer verilmesini destekliyor ve bu
manada ülkemizde bir ilk olarak artist portfolio diye tabir edilen
bu kitabı sizlerle paylaşırken, önümüzdeki yıllarda çok daha
başarılı, kapsamlı ve kalıcı eserlerin hazırlanmasında öncü ve
referans bir çalışma olarak da kabul edileceğine inanıyoruz.
Bu kitabın sayfalarını çevirirken Türkiyede 80li yılların büyüsüne
tekrar kapılacak, hayal kahramanlarının gizemli dünyalarının çok
detaylı bilgilerini öğrenecek, birbirinden güzel renkler ile
çizilmiş Aslan Şükür üstadın kapak illüstrasyonlarına bakarken
içinizdeki çocuğun yeniden uyandığını hissedeceksiniz.
Daha fazla bilgi ve detaylı resimler
için lütfen klikleyiniz...PLease click here for more info and
detailed pictures...
|
SEPTEMBER -
EYLÜL 2014 ..:: SCARFACE
LIFESIZE BUST - SIDESHOW COLLECTIBLES ::..
|

Senaryosunu Oliver Stone'un yazdığı, Brian De
Palma'nın kült yapıtı "Scarface", bizdeki adı ile "Yaralı Yüz" 1983 yılında
vizyona girdiğinden beri her sinema sever tarafından defalarca izlenmiş kült
film kategorisine yükselmiş bir baş yapıttır. Kübalı Tony Montana'nın Miami'de
yükselişini anlatan filmde Al Pacino en iyi rollerinden birini çıkarmıştır.
2006 senesinde SideShow Collectibles bu kült karakterin 60 limitli 1/1 ölçeğinde
life-sized büstünü üretir. Sadece Amerika kıtasından satışa sunulan bu büst,
SideShow'un Türkiye distribütörü Jedbang'in sahibi Ertan Ergil a.k.a Jedmau'ya
hediye edilmiştir. 2009 yılında kendisini bin bir güçlükle ikna edip bu büstü
koleksiyonuma kattım. Ertan güzel numara seçmişti. 10 numaralı versiyon
koleksiyonumda sayesinde.
Büstün Amerika satışı hemen sold-out olunca 100 limitli, çizgili koyu takım
elbiseli Avustralya versiyonu çıktı. Ben şahsen bu versiyonu görmedim ama "11
numaralı versiyonu bendeydi" bir zamanlar diye anlatmıştı sevgili Ertan.
Son olarak da 150 limitli mavi takım elbiseli Avrupa versiyonu piyasaya sunuldu.
Bu büstlerden bir tanesi mart 2012'de Napoli'de bir mafya babasının evinde polis
baskını sırasında ele geçirildi.
İlk 60 limitlideki boyama kalitesi bu diğer 2 büstün çok çok ötesinde olmasına
rağmen diğerleri de, cam göz ve kirpik kullanımı gibi detaylar ile gerçekliğe
çok yakın durmuşlardır.
2007 yılında SideShow Collectibles bu sfer büstün prototipini açık arttırmada
satışa sundu. Yaklaşık 7.000 USD.- gibi bir fiyata alıcı bulan prototip'de siyah
beyaz takım elbise ve olağanüstü bir boyama kullanılmıştı. Sadece 1 limitli olan
prototip aynı zamanda SideShow un özel ıslak imzalı sertifikası ile birlikte
satıldı. Sertifikada "one-of-a-kind" bir ürün olduğu ve de, ne SideShow'da, ne
de başka bir yerde bulunmadığı, tek bir tane olduğu vb. gibi ibarelerin altını
SS'un yaratıcı direkötörü Thomas Gilliland imzalamış. Bu versiyon da gene şu
anda İstanbul'da bir koleksiyonerde bulunmaktadır.
Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed pictures...
|
JUNE - HAZİRAN 2014 ...MOVIE REVIEWS -
FİLM YAZILARIM... ..:: COEN BROTHERS ::..
|

Joel Coen (d. 29 Kasım 1954) ve Ethan Coen (d. 21 Eylül 1957).. Her iki
kardeş de, Minnesota'nın banliyösü olan St. Louis Park'ta büyüdü.
Daha çocukken, Joel komşularının çimlerini biçerek kazandığı parayı
biriktirerek bir "Vivitar Super-8" kamera satın aldı ve Ethan'la
beraber, televizyonda izledikleri filmleri, komşu çocuklarını
başrollerde oynatarak tekrar çekmeye başladılar.
Joel dört yıl boyunca New York Üniversitesi'nde film programına devam
etti ve tez olarak "Soundings" adındaki 30 dakikalık kısa filmini çekti.
Ethan ise, Princetown Üniversitesi'ne devam ederek 1979'da "Wittgenstein'ın
geç dönem felsefesine iki bakış" teziyle felsefe lisansı aldı.
New York Üniversitesi'ni bitirdikten sonra Joel, müzik kliplerinde ve
filmlerde yapımcı asistanı olarak çalıştı. Film editörlüğü konusunda
uzmanlaştığı sırada Sam Raimi ile tanıştı ve Raimi'nin çektiği 1981
yapımı "The Evil Dead" filminde editör yardımcılığı yaptı.
Filmlerinin çoğunda Joel yönetmen, Ethan ise senarist olarak görünür.
Kurgu ve sinematografininse Roderick Jaynes'e ait olduğu yazar. Aslında
bu isim, Coen Kardeşlerin kullandığı bir takma addır. Kurgu ve
sinematografiyi genelde beraber yaparlar.
1984'deki ilk filmleri "Blood Simple" dan sonra, dünya çapında
duyulmalarını sağlayan filmleri 1996 yapımı Fargo ( ki benim en favori
filmimdir tüm zamanlarda ) aday gösterildiği 7 daldan, en iyi özgün
senaryo ve "Marge Gunderdon" rolü ile en iyi kadın oyuncu ( Frances
McDormand gerçek hayatta aynı zamanda Joel'in karısıdır ve başka bir çok
filmlerinde de başrol oynamıştır. ) dallarında Oscar'ı kazandı. Film
Minnesota'nın karlı manzarası, olağanüstü etkileyici müziği,
McDormand'ın yanısıra William H. Macy ve Steve Buscemi'nin de olağanüstü
performansları ile kült filmler arasına yerleşmiştir. Kara mizah, komedi
ve dramayı birlikte çok iyi bir şekilde harmanlayan filmin bu sene Billy
Bob Thornton'un başrolünde oynadığı 10 bölümlük, imbd puanı 9.1 olan ve
tüm zamanların en iyi dizileri arasında gösterilen televizyon dizisi de
çekildi.

Fargo'dan 2 sene sonra bu kez seyirci tarafından en çok beğenilen, kült
mertebesine ulaşmış bir film olan "Big Lebowski"yi çektiler. Bu filmde "The
Dude" rolü ile Jeff Bridges kariyerinin en iyi performanslarından birini
sergiledi.
Coen Kardeşlere Cannes Film Festivalinde En İyi Yönetmen ödülü
kazandıran The Man Who Wasnt There ise tam anlamıyla bir kara film
örneğidir. Siyah beyaz çekilen filmde, 1950'li yılların tuhaf
atmosferinde karısının patronuna şantaj yapan bir berberin ters giden
planları sonucu kurban konumuna düşüşünü anlatılıyor. Bu filmde Billy
Bob Thornton, Frances McDormand ve James Gandolfini gibi oyuncuları
izlerken, 17 yaşındaki bir Scarlett Johanssonun yükselişine de tanık
olabilirsiniz.
2007 yılında ( The Man Who Wasnt There'den 6 sene sonra ) Coen Kardeşler
bugüne kadar hem eleştirmenler hem de seyirci tarafından en çok
beğenilen filmlerinden biri olan No Country for Old Men i yaptı ve bu
film onlara en iyi yönetmen Oscar ödülünü kazandırdı. Film, 8 dalda aday
gösterildi ve en iyi yönetmen dışında, en iyi film, özgün senaryo ve
yardımcı erkek oyuncu Oscar'larını da aldı. Ters giden bir anlaşmanın
ardından tarafların peşine düşen psikopat bir seri katilin avlanışını
izlediğimiz filmde Javier Bardemin oyunculuğu ve saç stili en çok
dikkat çeken unsurlardı.
En iyi yönetmen Oscar'ının başarısından 1 sene sonra, birbirinden ünlü
oyuncuları hiç görmediğiniz hallerde görmemizi sağlayan, oldukça absürd
hikayesi ve karakterleriyle dikkat çeken "Burn After Reading" de, George
Clooney, Frances McDormand, John Malkovich, Tilda Swinton ve Brad Pitt
başrollerde oynadı.
Bana göre en önemli filmlerinden olan "A Serious Man" ise, Orta-Batı
Amerika'da Musevi bir matematik öğretmeni Larry Gopnikin gelenekler,
aile hayatı ve hayatın zorluklarıyla mücadele etmeye çalıştığını
anlatıyordu. Film geniş kitlelere ulaşamasa da oldukça kişisel bir film
olarak dikkat çekiyor ve Coen Kardeşler sinemasının tüm özelliklerini
yansıtıyor. Filmin başrolünde ise daha sonra "Boardwalk Empire" da ünlü
gangster "Arnold Rothstein" rolünde izlediğimiz Michael Stuhlbarg var.
2010 yapımı bir Western olan Jeff Bridges ve Matt Damon'lu "True Grit"
10 dalda Oscar adayı oldu ama bana göre en zayıf Coen filmlerinden biri
idi.
2012 senesinde "Gambit" in senaryosunu yazan Coen'ler bu filmi
yönetseler herhalde olağanüstü olurdu. Cameron Diaz ve Colin Firth'in
başrollerini paylaştıkları film eleştirmenler tarafından tam not almasa
da, bence en iyi kara mizah ve komedi filmlerinden biridir.
Son olarak çektikleri "Inside Llewyn Davis 1961 yılının New York'unda,
Greenwich Villageda gitarıyla dolaşan ve hayatını yoluna sokmaya
çalışan bir karakterin peşine takılarak bizi folk şarkıları ve Coen
Kardeşler sinemasının karakteristik özellikleriyle buluşturuyor. Akademi
tarafından yalnızca En İyi Görüntü Yönetimi ve En İyi Ses Miksajı
kategorilerinde adaylığa layık görülen filmin hayranları ( ben başta
olmak üzere ) bu nedenle ne yazık ki hayalkırıklığına uğradı. Akademi
Ödülleri'nin yanında, Cannes Film Festivali'nde Jüri Büyük Ödül'ünü
alıp, Oscar Isaacin performansı, Coen Kardeşlerin senaryosu ile
akıllarda kalan ve Coen sinemasının birçok ögesini barındıran bir film
Inside Llewyn Davis.
2016'da vizyona girmesi planlanan komedileri "Hail! Caesar" da ise,
Scarlett Johansson, Channing Tatum, George Clooney, Tilda Swinton,
Frances McDormand ve Christopher Lambert gibi isimler var.
|
Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed pictures...
|
MAY - MAYIS 2014 ..:: BRUCE LEE 1/3 SCALE
STATUE - BLITZWAY ::..
|

Bruce Lee (Chinese: 李小龍
was born Lee Jun-fan, Chinese: 李振藩; 27 November 1940 20 July 1973)
is widely considered as the father of mixed martial arts. He was a
Hong Kong American martial artist, Hong Kong action film actor,
martial arts instructor, filmmaker, and the founder of Jeet Kune Do.
Lee was the son of Cantonese opera star Lee Hoi-Chuen. He is widely
considered by commentators, critics, media and other martial artists
to be one of the most influential martial artists of all time, and a
pop culture icon of the 20th century.He is often credited with
helping to change the way Asians were presented in American films.
Lee was born in Chinatown, San Francisco on 27 November 1940 to
parents from Hong Kong and was raised in Kowloon with his family
until his late teens. He was introduced to the film industry by his
father and appeared in several films as a child actor. Lee moved to
the United States at the age of 18 to receive his higher education,
at the University of Washington, and it was during this time that he
began teaching martial arts. His Hong Kong and Hollywood-produced
films elevated the traditional Hong Kong martial arts film to a new
level of popularity and acclaim, sparking a surge of interest in
Chinese martial arts in the West in the 1970s. The direction and
tone of his films changed and influenced martial arts and martial
arts films in Hong Kong and the rest of the world.
Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed pictures...
|
APRIL - NİSAN 2014 ...MOVIE REVIEWS - FİLM
YAZILARIM... ..:: TRUE DETECTIVES ::..
|
1990ların başındaki David Lynch'in Twin Peaks'i
ile, David Fincher'ın Seven'i tadında, inanılmaz stil, cool, etkileyici, HBO nun
bu sene Ocak ayında başlayan başyapıtı... İlk sezon 8 bölüm... Matthew
McConaughey ve Woody Harrelson'ın inanılmaz oyunculukları ile, blockbuster movie
tadında dizi izlemek çok etkileyici olmuş. Jenerik tasarımı ve müziği Boardwalk
Empire'ı bile gölgede bırakıyor...
1995 yılında başlayan hikaye mükemmel bir kurgu ile günümüze kadar geliyor ilk 7
bölüm boyunca. IMBd notu bile çok çok yüksek 9.4 ki, 6.5 notlu filmleri bile çok
güzel diye arşivlerken bu denli yüksek bir ortalama filmi başyapıt yapıyor.
Senaryo, kurgu, müzik var ama McConaughey Dallas Buyers Club'dan çok daha iyi
performans sergilemiş bana göre... İç dünyaları sorunlarla dolu olan, aile ve
özel hayatları örnek alınacak cinsten olmayan ama tüm bunlara rağmen kokuşmuşluk
ve pislik kurumların en tepesine bile çıkmış olsa vicdanları doğrultusunda
bildikleri en işi yapmaya devam eden gerçek yürekli polislerin hikayesi... Ne
yazık ki gerçek hayatta bu tarz karakterleri göremiyoruz, özellikle çok muhtaç
olduğumuz bu günlerde bile...
SuBomboşu yerli dizilerden, kurtseyitinden
muhteşeminden, survivor ından turabisinden kurtulup Yüzeysellikten kopmak,
farklı, gerçek ve tarzı olan bir şeyler izlemek istiyorsanız, 1990'ların
Louisiana'sı bu iki son derece yakışıklı ve tarzı olan dedektif ile sizi
bekliyor... DiziMax Vice da her perşembe 22:00 de... Kaçan bölümler için
DigiPlus varsa Vod'da veya netten bulabilirsiniz...

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed pictures...
|
FEBRUARY - ŞUBAT 2014
..:: LORD OF THE RINGS - THE LAST ALLIANCE ::..
|

|
JANUARY - OCAK 2014 ..:: EXPENDABLES 2 BOWIE KNIFE REPLICA - GIL
HIBBEN KNIVES ::..
|
2009'da Stallone Dünyanın en iyi
bıçak ustalarından Gil Hibben'ı arayıp yeni blockbuster filmi
Expendables için bıçak tasarımı yapmasını istediğinde, daha önce de
Rambo için tasarladığı bıçaklardan dolayı Stallone ile çok eski
dostluklarına dayanarak büyük bir iştahla her bir karaktere özel
silahlar tasarladı Hibben. Filmde Dolph Lundgren'in kullandığı bu
Bowie Knife ise diğer bıçaklara göre çok daha devasal boyu ile
dikkat çekiyor.
United Cutlery ise gene inanılmaz bir işçilik
çıkarmış. Sapı sentetik fildişi, tutma yeri ise 18 ayar altın
kaplama olan bıçağın paslanmaz çelikten olan keskin kısmı tamamen
bileylenmiş ucu sipsivri ve çok tehlikeli bir replica olarak göze
çarpıyor. Kesinlikle camlı display de sergilenmeli ve açıkta
bırakmak çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Toyabu firmasının
ülkemize çok sınırlı sayıda ithal ettiği bu replica ilerleyen
yıllarda en kaliteli koleksiyon parçaları arasında şimdiden yerini
garantilemiştir bana göre...

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed
pictures...
|
HAPPY NEW YEAR 2014
|

|
NOVEMBER - KASIM 2013 ..:: GOLDEN EYE PROP REPLICA - FACTORY
ENTERTAINEMENT ::..
|
GoldenEye was a space based weapons
system. A key plot device in the 1995s GoldenEye, the system
included an elaborate three part safeguard designed to protect the
weapon from unauthorized use. The safeguards included two keys and a
third device with a central lens and internal cd-rom that initiated
the firing mechanism.

Daha fazla
bilgi ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease click
here for more info and detailed pictures...
|
SUMMER - YAZ 2013 ..:: THE TERMINATOR ARCHIVES ::..
|

Daha fazla
bilgi ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease click
here for more info and detailed pictures...
|
MAY - MAYIS 2013 ..:: MATRIX TRINITY ON DUCATI STATUE -
GENTLE GIANT ::..
|

Bazı parçalar figür koleksiyon
dünyasında efsane olarak nitelendirilirler... Herkes tarafından
mutlak suretle beğenilir ve kusursuz bulunurlar...
SideShow Dr. Doom Premium Format Figure veya SideShow T-800 Arnold
Lifesize Bust veya Cinemaquette Predator Statue gibi... Gentle Giant
firmasının 2005 yılında çıkardığı "Trinity on Ducati Statue" de
bunlardan biridir. 1/6 scale olarak çıkan bu heykel 1500 gibi yüksek
bir limite sahip olmasına rağmen çok kısa zamanda tükenmiş ve çıkış
fiyatının10 katı kadar prim yapabilmiş nadir koleksiyon
parçalarından biridir. Türkiye'de sadece 2 tane bulunan bu heykelin
tekine nihayet 4,5 senelik bir beklemeden sonra sahip olabildim.
Pozlamasından boyamasına, yüz benzerliğinden motosikletteki en ufak
detayına kadar 10 üzerinden 10 verilecek bir ürün karşımızda.
Motordaki inanılmaz detay ve üst düzey işçilik çok net kendini belli
ediyor. Hız kadranından zincire kadar Ducati 996'nın tüm detayları
inanılmaz bir gerçeklikle işlenmiş. Trinity'nin Matrix Reloaded'daki
Keymaker'ı kaçırma sahnesinin en güzel pozlarından biri seçilmiş.
Deri kıyafetteki parlaklık, inanılmaz güzellikteki nice ass,
surattaki gerçeküstü ifade ile Carrie-Anne Moss sanki canlanmış da
motordan fırlayıp etrafı dağıtacak şekilde karşımızda duruyor.
Base'e sabit olmayan heykel rahatlıkla tek başına da
sergilenebiliyor ama base'deki asfalt dokusu ve boyaması o kadar
gerçekçi ki onsuz sergilemek pek de bir anlam ifade etmiyor.
İlerleyen zamanlarda çok daha değişik açılardan fotoğrafını
koyacağımı zannettiğim bu muhteşem heykelin fotoğraflarını buyurun
kendiniz keşfedin...
Daha fazla
bilgi ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease click
here for more info and detailed pictures...
|
APRIL - NİSAN 2013 ..:: MATRIX RELOADED SCREEN USED MORPHEUS GUN *
PROP STORE OF LONDON ::..
|

2. Matrix filmi
olan "Reloaded"da Morpheus ( Laurence Fishburn )'un kullandığı
silahın ta kendisini yaklaşık 4 senedir PropStore'un web sitesinden
imrenerek izliyordum. Filmlerde güvenlik ve maliyet açısından
silahlı sahnelerin çok büyük bir kısmında rubber dan silah
kullanılıyor, veya kılıç vb. kullanırken tahtadan yapıp üzerine çok
gerçekçi boyamalar yapılıyor. "Gladiator" veya "Last of The Mohicans"
gibi filmlerdeki tüm silahlar ( yakın çekimler vb. hariç ) genelde
bu tarz malzemeden yapılıp, ağırlığı da indirgeniyor. Ayrıca
İngiltere'deki Silah Satış Kanunu yüzünden bunlar plastikten de olsa
prop, replica, gun ibareleri geçtiğinden bir UK vatandaşına veya bir
UK adresine satış yapılamıyor, veya Londra'da otelde kalıyorsanız
bile oraya adresinize yollamıyorlar. Ancak ülkenize
yollayabiliyorlar kargo ile ama o zaman da gümrükte çok problemler
çıkıyor. PropStore'u ziyaretimiz sırasında elden alabildim ama
uçakta da getirmek ve güvenlikten geçirmek ayrı bir macera ona
burada değinmiyorum artık. Havaalanına üzerinde gun ibareli çöp bile
sokmak imkansız.
Silah, dediğim gibi yüksek kalitede lastikten yapılmış ama
üzerindeki tüm detaylar, seri numarasına kadar işlenmiş ve
bakıldığında tamamen metal gerçek silah hissi verecek kadar da
gerçekçi. Alman Walther P99 silahın birebir 18x14 cm. boyutlarındaki
replicası 42cm x 62cm. x 9cm. boyutlarındaki özel çerçevesiyle
birlikte geliyor. Çerçeve PropStore 'un çerçeve atölyesinde laser-cut
tekniği ile çok yüksek kalitede yapılmış. Kapak sistemi açılabiliyor
ve rahatlıkla istendiğinde silah alınıp incelenebiliyor.
Bu screen used prop, Matrix filmlerinin silah koordinatörünün 24
Nisan 2004 tarihli ıslak imzasının da bulunduğu bir sertifika ile
geliyor. Ayrıca bu silah tekrar serinin 3. filmi olan "Revolutions"da
da tekrar Morpheus karakteri tarafından kullanılıyor. 2. olarak
PropStore'un CEO'su Stephen Lane tarafından gene ıslak imzalı, soğuk
damgalı ve Authorisead Dealer olarak PropStore Hallogramlı
sertifikası da ürün ile veriliyor.
Bundan 10 sene önce 2003 yapımı dünyaca çok büyük hasılat yapan Kült
Matrix filmde kullanılmış bu silah tamamıyla unique diye
adlandırdığımız, bir ikincisinin olmadığı "one of a kind" bir
koleksiyon parçası.
Bu arada
kırmızı
mı yoksa
mavi
mi, lütfen seçiminizi yapmayı unutmayın...
Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için
lütfen klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed
pictures...
|
MARCH - MART 2013
|

Londra'ya
subway ve tren ile yaklaşık 2 saatlik mesafede bulunan dünyaca ünlü
PropStore'un Londra Warehouse'una geldiğimizde gerçekten hayal
ettiğimizden çok daha fazlasıyla karşılaştık... Chenies'de çok büyük
bir arazide 15.yy'dan kalma bir şatonun olduğu Great House Farm
çiftliğinde 10'un üzerinde hangardan oluşan ve içerisi deyim
yerindeyse tam bir fantastik bir cennet olan Head Office bizi bizden
aldı...
Tren istasyonundan özel araba ile karşılanıp çok az kişinin ziyaret
edebildiği bu yer İngiltere'nin kır hayatının yaşandığı, etrafında
çiftlik ve doğanın olduğu yemyeşil bir kasabada. Hava yaklaşık -4
derece olmasına rağmen ( ki Britanya soğuğundan bahsediyorum,
İstanbul ile alakası yok sıcaklık değererinin... ) bizi karşılamaya
gelen Tim altındaki bu dondurucu havada bile giydiği bermuda şortu
ile tam bir İngiliz olduğunu da kanıtlamış oldu :)
Stephen ile Tim in sıcak ilgisi ile yaklaşık 2 saat süren, film
stüdyolarında imişiz gibi yaptırdıkları turdan sonra çok özel
parçaların gösterildiği ( buraya fotoğraflarının koyulması
istenmeyen ) kısma ise anlatılacak gibi değil gerçekten...
İçerisinde kendi özel çerçeleveme atölyelerinin bulunduğu, her bir
prop'un özel numarasının ve dosyalamasının olduğu, 50.000 in
üzerinde parçanın bulunduğu bir yerden bahsediyorum. Şöyle diyeyim
Gladiator ve Last of the Mohicans'dan karşılıklı iki ordu
kurabilecek kadar silah, balta, ok, kılıç, kalkan hangarlarda
kolilerin içinde duruyor. Tüm dünyadan exhibition lar ve fuarlar
için bunları kiralamak için sıraya girmiş müşterileri var. Hazır
kargoya çıkmak üzere bekleyen bir oda dolusu paketlenmiş prop,
koleksiyonerlerine kavuşmak üzere dizilmiş bekliyor. İnanılmaz bir
özen ve saygı ile en ucuzundan en pahalısına her bir prop, özel
sertikalı, soğuk damgalı halogram etiketli, ıslak imzalı ve özel
seri numaralı olarak kayıt altında tutuluyor.
Stephen Lane, firmanın kurucusu, sahibi ve CEO'su aynı zamanda sıkı
bir SW koleksiyoneri ve herkes gibi 12" lerle başlayan sevdası onu
buraya kadar getirmiş ve koleksiyon dünyasında bir numara olan bir
marka yaratmış. Aynı zamanda Los Angelas'da da bir ofisi bulunan
Prop Store sinema figür koleksiyonu ile ilgilenen, bu işe gönül
vermiş tüm koleksiyonerlerin mutlaka yaşaması greken bir deneyim...
Daha fazla
bilgi ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease click
here for more info and detailed pictures...
|
DECEMBER - ARALIK 2012 HAPPY NEW YEAR 2013
|

|
NOVEMBER - KASIM 2012
|

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed pictures...
|
OCTOBER - EKİM 2012 ..:: JAMES BOND
SIGNATURE EDITION GOLDEN GUN REPLICA - FACTORY ENTERTAINEMENT GROUP
::..
|

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed pictures...
|
SEPTEMBER - EYLÜL 2012 ..:: DARTH VADER
STATUE -
CINEMAQUETTE ::..
|

Daha
fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease
click here for more info and detailed pictures...
|
JUNE - HAZİRAN 2012
|

Daha fazla bilgi
ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease click here for
more info and detailed pictures...
|
MAY - MAYIS 2012
|

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed pictures...
|
APRIL - NİSAN 2012
|

Daha
fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease
click here for more info and detailed pictures...
|
MARCH - MART 2012
|

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için
lütfen klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed
pictures...
|
FEBRUARY - ŞUBAT 2012 ..:: GODFATHER DON
VITO CORLEONE STATUE - CINEMAQUETTE ::..
|

Daha
fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease
click here for more info and detailed pictures...
|
JANUARY - OCAK 2012
|

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için
lütfen klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed
pictures...
|
HAPPY NEW YEAR 2012 ..:: BATMOBILE REPLICA
- CINEMAQUETTE ::..
|

Daha
fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease
click here for more info and detailed pictures...
|
DECEMBER - ARALIK 2011
|

Daha
fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease
click here for more info and detailed pictures...
|
NOVEMBER - KASIM 2011
|

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için
lütfen klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed
pictures...

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için lütfen
klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed pictures...
|
OCTOBER - EKİM 2011
|

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için
lütfen klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed
pictures...
|
SEPTEMBER - EYLÜL 2011 ..:: PREDATOR
STATUE - CINEMAQUETTE ::..
|

Daha fazla
bilgi ve detaylı resimler için lütfen klikleyiniz...PLease click
here for more info and detailed pictures...
|
AUGUST - AĞUSTOS 2011
|
 |
TEMMUZ - JULY 2011
|

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için
lütfen klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed
pictures...
|
HAZİRAN - JUNE 2011
|

Daha fazla bilgi ve detaylı resimler için
lütfen klikleyiniz...PLease click here for more info and detailed
pictures...
|
MAYIS - MAY 2011
|

|
NİSAN - APRIL 2011
|


|
MART - MARCH 2011
|

|
FEBRUARY - ŞUBAT 2011
|

|
JANUARY - OCAK 2011
|
 |
HAPPY NEW YEAR 2011
|
 |
DECEMBER - ARALIK 2010
|

|
NOVEMBER - KASIM 2010
|

|
OCTOBER - EKİM 2010 ..:: BATTLE DAMAGED
CINEMAQUETTE TERMINATR STATUE - ONE OF A KIND ::..
|

|
SEPTEMBER - EYLÜL 2010
|

|
AUGUST - AĞUSTOS 2010
|

|
MAY - MAYIS 2010
|
 |
APRIL - NİSAN 2010
|

|
MARCH - MART 2010
|
 |
FEBRUARY - ŞUBAT 2010
|
 |
JANUARY - OCAK 2010
|

become a fan and join us for facebook |
|
|